Aile Danışmanı Gülşen Kazgın, çocukların kısıtlanmasının ve kalıba sokulmasının yanlış olduğunu belirterek, “Bizim görevimiz çocukların kendi hızlarında, kendi meraklarıyla, kendi becerileriyle büyüyebilmelerine alan açmak. Onların hayal gücünü kullanmalarına, kendilerini ve dünyayı keşfetmelerine izin vermeliyiz” dedi.
Çocukların dünyaya geldiği andan itibaren çevreyi tanımaya, anlamaya, bilgi toplamaya çalıştıklarını kaydeden Aile Danışmanı Gülşen Kazgın, yetişkinlerin ise kendi deneyimleri ve doğrularıyla onları güvenli alanda tutmak için farkında olmadan kısıtladığını söyledi. Kazgın, çocukların zihinsel ve duygusal gelişimi için; onlara kendi dünyalarını keşfedebilecekleri özgür bir ortam sağlanması gerektiğini kaydetti.
Gülşen Kazgın, “Çocuğunuz bazen bir kelebeğin peşinden koşabilir. Çünkü belki de hayatında bir iki kez görmüştür. Bu bir yetişkin için sıradan bir şey olabilir. Aynı heyecanı duymaz. Fakat çocuğun içindeki o heyecana alan açmak, ‘Dur Koşma’ diye müdahale etmemek gerekir. Hiçbir şey yapmamanız çocuk için yeterlidir. Kısıtlamayın yeter. Bizim görevimiz; çocukların kendi hızlarında, kendi meraklarıyla, kendi becerileriyle büyüyebilmelerine alan açmak. Çocuklarınızı bir kalıba sokmadan gözlemleyin” diye konuştu.
Aile Danışmanı Gülşen Kazgın şu bilgileri verdi:
Çocuklar Hayalleriyle Birlikte Gelişir
Geleceğin güçlü ve kendinden emin çocuklarını yetiştirmenin yolu, çocuğun kendini tanımasından, kendi meziyetlerini yeteneklerini bilmesinden geçer. Onların belirli kalıplara sokmak hayal dünyalarını sınırlandırır. Çocuklar hayal kurarak, masal okuyarak, masal dinleyerek, mahallesinin, ailesinin ona verdiği hayal kurabilme alanını kullanarak kendini inşa eder . Bu nedenle çocuklarımızın içindeki keşif duygusunu ve heyecanı canlı tutmalıyız.
Aile olarak çocuğun yatkınlıklarına bakmalıyız. Nerede heyecanlanıyor, nerede mutlu oluyor görüp onun seçimlerini desteklemeliyiz. Çocuğun hayal gücü çalışmaya devam ediyorsa, önce hayal kurup sonra gerçekleştirecektir. Sağ beyin hayal kurar, sol beyin onu hayata geçirir. Piyano çaldığını önce hayal eder, sonra piyano kursuna gitmek ister. Ebeveyn bu ikisini birleştirebilen, dengede çocuklar yetiştirmeye çalışmalıdır.
Ebeveynler Kendine Dış Gözle Bakabilmeli
Çocuğu engellerken neden engellediğinize bakmanız gerekir. Örneğin çamurla oynayan çocuğunu engelleyen anne kendine şunu sormalı; ‘Ben çocuğumu neden engelliyorum? Düşüp zarar görebilir diye mi? Üstü kirlenmesin diye mi?” Gerçekten çamurla oynamasında onun için bir tehlike mi var? Yoksa ben bir an önce eve gitmek için ya da çamaşır yıkamakla uğraşmamak için mi engelliyorum. Eğer bir tehlike yoksa bırakın oynasın. Çocuk kirlenerek öğrenir. Yıkarız geçer. Fakat elinden kolundan tutup götürdüğümüzde çocuğumuzda yıkamakla telafi edemeyeceğimiz bir durum oluşur.
Çocukla empati kurup; ‘Çocuğumun yerinde olsaydım bana nasıl davranılmasını isterdim?’ ‘Bu cümle, bu ses tonuyla bana kurulsaydı nasıl hissederdim?’ diye düşünmek doğru yaklaşımı fark etmemizi sağlar.
Kısıtlanmak Özgüven Eksikliğine Yol Açıyor
Kendi hayatını gerçekleştirmiş bir birey olması konusunda çocuklarımızı sınırlandırdığımızda, onların kendi yetenek ve yaratıcılıklarını, ilgi alanlarını, sevdiği sevmediği şeyleri ortaya çıkarmasına engel oluruz. Sonra kendi hayallerinin peşinden gidemez. O şekilde öğretildiği ve yetiştirildiğinde belli kalıplar içinde kalır. Önüne ne verilmişse onunla gider. Keşfe çıkmaz. Örneğin çocuğunuza “Sen maviyi seversin” deyip, başka bir rengi tanıtmazsanız, bir süre sonra ‘Evet ben maviyi severim “ diyecektir. Sürekli ‘sen tembelsin’ derseniz bir süre sonra ‘evet ben tembelim’ diye düşünüp tembel ve üşengeç davranışlar içine girer.
Çocuğumuzu kısıtladığımızda ve engellediğimizde kendisinde öz değer kaybı ve cesaretsizlik ortaya çıkar. Yapabildiği şeylerin önemsiz olduğunu düşünür. Konuşursa yanlış bir şey söyleyeceğinden çekinir. Yetişkinliğe geçtiğinde de kendisini değerli görmez. Özgüveni eksik bir birey olur.
Çocuğunuzun Her İstediğini Yapmayın
Çocuğun gelişimi için olabildiğince özgür bırakılması önemli. Fakat bu her istediğine izin verilmesi veya her istediğinin alınmasının doğru olduğu anlamına gelmiyor. Her istediği alınan çocuk doyumsuz ve memnuniyetsiz oluyor. Tabii ki çocuklarımıza belli kurallara uymalarını da öğretmeliyiz. Dengeli bireyler yetiştirmeliyiz. Örneğin parktan eve dönmek istemeyen çocuğa kızıp kolundan çekiştirerek eve götürmek yerine kendisine zaman kavramını öğretmeliyiz.
Belli kalıplar, kurallar, sınırlar olmalı. Ama yüksek sesle şarkı söyleyebileceği alanı, özgürce dans edebileceği alanı, çıplak ayakla dolaşabileceği alanı, kimsenin ona dur demeyeceği alanı oluşturabilmek önemli. Bir tohum ekmek, bir bitki yetiştirmek ona çok şey öğretecektir. Doğada toprağın üzerinde yalın ayakla dolaşmasına paha biçilemez.