Deva Partisi Denizli İl ve İlçe Teşkilatları 22 Eylem Planının tamamını kamuoyu ile paylaşan Genel Merkezin Ankara Atatürk Spor Salonunda gerçekleştirdiği “DEVA Türkiyesi”programına katılmak üzere Ankara’ya çıkarma yapmıştı.
Geçtiğimiz günlerde 500 kişilik partili ile programa katılım sağlayan Deva Partisi İl Başkanı Bekir Kırar programın akışı hakkında bilgilendirmelerde bulundu.
Öncelikle Anıtkabir ziyareti gerçekleştirerek Ulu Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarını yad ettik. Ardından programımızın gerçekleşeceği Atatürk Kapalı Spor Salonuna doğru hareket ettik.
Binlerce partilimizin ve vatandaşımızın akın ettiği programımız için insanlar salona sığmayınca Genel Başkanımız Ali Babacan önce salonun dışındaki kalabalığa seslendi. Bu sırada salonda Genel Başkan Yardımcılarımızın eylem planlarını paylaştığı videolar yayınlandı. Daha sonrasında Genel Başkanımız salona giriş yaparak DAMLA şeklindeki platformdan vatandaşlar ile iç içe olarak salona seslendi
Konuşmasına Tac Mahal’in hikâyesiyle başladı.
“SADECE ŞAH CİHAN’IN DEĞİL, ERDOĞAN’IN DA HİKAYESİ”
Babür İmparatoru Şah Cihan, çok sevdiği eşi Mümtaz Mahal’i kaybetmiş. Eşinin mezarının olduğu yere güzel bir türbe yaptırmak istemiş. En iyi mimarları getirtmiş. Minareler kubbeler yükseldikçe, yapının azameti belirmeye başladıkça, Şah mest olmuş, kendinden geçmiş.
Bu koskoca anıtın uğruna yapıldığı mezar ise küçücük kalmış. Şah, bu anıtı ne için yaptırdığını unutacak kadar kendini kaybetmiş. Yapı gittikçe büyümüş ama Şah bir türlü tatmin olmuyor.
Mezarın üstüne daha fazla sütun, daha büyük bahçeler yaptırmış. Şah’ın içine sinmeyen, ahengi bozan bir şey varmış. Bir gün bu kubbelerden birinin üstüne çıkıp aşağı doğru bakmış…
Uğruna heybetli bina inşa ettiği eşinin küçücük kalmış mezarını görmüş. Heyecanla ‘İşte buldum’ demiş. ‘Ahengi bozan şey bu. Atın bunu buradan’. Rivayet odur ki, mezarı kaldırtmak istemiş. İşte bu aslında sadece Şah Cihan’ın değil, Erdoğan’ın da hikayesi”dedi.
“BİRLİKTE YOLA ÇIKTIĞIMIZ ERDOĞAN SÖZÜNDEN DÖNDÜ”
2001’de birlikte yola çıktığımız Recep Tayyip Erdoğan sözünden döndü. Şah Cihan gibi, külliyenin tepesine çıktı ve ‘Yıkın bunu’ diyerek, kendisini oraya taşıyan demokrasiye gözünü dikmeye başladı.
Aynı Mümtaz Mahal’in mezarı gibi. Artık Erdoğan için demokrasi, o harmoniyi bozan küçük bir ayrıntıydı çünkü. Adalet, ortak akıl, istişare, çoğulculuk hepsi; o harmoniyi bozan küçük ayrıntılardı. Kendisine oy veren milyonlarca seçmenle beraber yola ne için çıktığını unuttu. Ben bu hikâyeyi kabul etmiyorum.
*Biz yola çıkarken ulaşmak için çabaladığımız özgürlüklerden, ileri demokrasiden, evrensel hukuk değerlerine olan sadakatten, çoğulculuktan, katılımcılıktan vazgeçmedik, vazgeçmeyeceğiz. O ne yaptı? Hak ve özgürlükleri ezdi geçti.
*Son dönemde her yerde aynı kelimeyi duyuyorum. Konya’da iki çay bir kekin hesabını yapan genç kardeşimden, Diyarbakır’da gün sonu raporuna bakan esnaf arkadaşımdan, Bağcılar’da sabahın karanlığında okula giden liseli öğrenciden, apartmanın posta kutusunda istiflenmiş faturalarda, kendi adını arayan babadan hep aynı kelimeyi duyuyorum.
Mutlu bir hayatı olsun diye yavrusunu uzak şehirlere okumak için göndermiş anneden, gece geç vakitte işten çıkıp evine yalnız yürüyen kadınlardan, Yazdığı haberdeki kelimeleri dikkatle seçen gazeteci dostlarımdan, inancından dolayı faize bulaşmamak için birikimini altına, dövize yatırmış hacı amcamdan, nakliye kamyonunu bekleyen çiftçiden, pazarda filesini dolduramayan emekliden, Muhalefete de iktidara da oy vermiş herkesten aynı kelimeyi duyuyorum. O kelime ne biliyor musunuz? Endişe!
“ENDİŞEYE MAHAL YOK”
Başkan Kırar son olarak
“Genel Başkanımızında söylediği gibi hiç bir vatandaşımız endişe etmesin Devalı Günler yakındır. Türkiye’mizi hakettiği refaha, bolluğa berekete, huzura, özgürlüğe kavuşturacağız vatandaşımız müsterih olsun. KAZANAN TÜRKİYE OLACAK” dedi.